Maksimalizm Yerini "Sessiz Zarafete" Bırakıyor!


31.01.2024

Sektörün tanınan iç mimarlar, 2024 yılında iç mekan tasarımının bireyselliğe odaklanacağını ve yapay zeka tasarımındaki yükselişe tepki göstereceğini, renklerin ise küresel ısınmadan etkileneceğini söylüyor. Yerel kaynaklı malzemeler ve sürdürülebilir biyomalzemelere yönelik eğilim daha belirgin hale gelecek gibi görünürken, tasarımcılar ayrıca iç mekanların pandemi yıllarında görülen toprak tonlarından ve yumuşak şekillerden uzaklaşacağına inanıyor. Bununla birlikte, birçok kişi tarafından 2023’te yükselişe geçeceği tahmin edilen maksimalist eğilim, yerini sadeliğe odaklanan daha bireysel bir iç mekan anlayışına bırakmış gibi görünüyor. Post-endüstriyel estetiğe ve sessiz zarafete artan bir ilgi olduğunu vurgulayan otoriteler maksimalizmin artık demode göründüğünü ifade ediyorlar. Yeni tip modernliğin ferahlatıcı havası ön plana çıkıyor: basit, telaşsız malzemeler, zarifçe düzenlenmiş, detaylı ama aşırılıktan uzak…

Ayrıca iç mekanlarda toprak tonlarından bir uzaklaşma görülüyor. Geçtiğimiz birkaç yıl boyunca tema, doğal malzemelerin kullanımıyla toprak rengi ve sadelik etrafında dönüyordu. Ancak sektör, önceki tarzın aksine daha dekoratif bir yaklaşıma doğru eğilim gösteren bir yön değişikliği öngörüyor. Bu değişimin günümüz kültüründe hakim olan kendini ifade etme ve bireysellik arzusundan kaynaklandığını söyleyen iç mimarlar duygusal tasarım, kişiselleştirilmiş alanlar, malzemelere, yüzeylere ve dokulara yönelik yeni bir yaklaşım ve kolay, sıcak, rahat ve sürdürülebilir iç mekanların yükselişte olduğunun altını çiziyorlar.

2022 ve 2023 yıllarında yapay zekanın (AI) yükselişi de insanların zihnindeydi ancak son zamanlarda bir kısım tasarımcı dijital tasarımlara karşı büyüyen bir tepkiden bahsediyor. İngiltere merkezli tasarımcı Tola Ojuolape, “İç tasarım ve yapay zeka teknolojisine karşı yarış büyüdükçe, Pinterest ve yapay zeka tarafından üretilmeyen, akılda kalıcı ve özelleştirilmiş alanlar tercih edilecek” diyor. Londra merkezli Oskar Kohnen Studio’ya göre 2024’te iç tasarım daha çok elle tutulur mekânlar yaratmakla ilgili olacak. Stüdyonun kurucusu Oskar Kohnen bu talebi, “Pandemi yıllarının dijital rüya evlerini daha az görmek ve gerçek mekanlara geri dönmek istiyoruz” diyerek özetliyor. Fransız stüdyo Uchronia’dan Julien Sebban da aynı fikirde: “En büyük trend, kürk veya kalın yün gibi rahat ve konforlu, çok dokulu malzemeler olacak. İnsanlar dijitale karşı bir panzehire ihtiyaç duydukları için fiziksel dünyayı hissetmeye ihtiyaç duyuyorlar.”

Bu yıl iç mekanlarımızın renkleri, fıstık gibi soluk taze tonlardan daha güçlü tonlara kadar çeşitlilik gösterecek. “Palet açısından, görsel enerjiyi kışkırtmak için zümrüt yeşili, hardal sarısı veya Yves Klein mavisi gibi katı cesur renklere gerçek bir dönüş olduğunu hissediyorum. Maddesellik ve dokunsallığın ifadesi de önümüzdeki yıl stüdyom için kilit bir odak noktası olacak,” diyor Hong Konglu tasarımcı André Fu. “Müşteriler kendi kişiliklerini ve değerlerini ifade edecek deneyimler için çabalıyor – bu da tasarımın konaklama alanında oynadığı rol konusunda daha büyük bir farkındalık yarattı.” Sebban da “Renk ve malzeme trendleri çok sıcak renkler ve özellikle de turuncu olacak, çünkü neşeye ve içimizi ısıtmaya ihtiyacımız var” diyor. “Küresel ısınmanın her zamankinden daha önemli olduğu günümüzde, alıştığımız renk bu olacak.” Nijerya merkezli tasarımcı Titi Ogufere ise, “Dünya, manzaralardan esinlenen sıcak, toprak tonlarını ve çeşitli kültürel ifadelerden alınan eklektik tonları benimserken, sıradanlıktan cesur bir ayrılışı kucaklayın, hepsi sürdürülebilir malzemelerle üretildi” diye ekliyor.

Günümüzün trendleri hakkında fikirlerine danışılan tasarımcıların tamamına yakını sürdürülebilirlik konusunu ciddiye aldıklarını ifade ediyor. ABD’li tasarımcı Giancarlo Valle, “kalıcı tasarım” yaratmaya ihtiyaç olduğunu söylüyor: “Bir tasarımcı olarak yapılabilecek en sürdürülebilir şey, kısa bir süre sonra kimsenin yıkmak istemeyeceği bir şey yaratmaktır.” Spacon & X’ten Hvidt, sürdürülebilirlik söz konusu olduğunda müşterilerin de giderek daha fazla talepkar olduğunu sözlerine ekliyor: “Sürdürülebilirlik, iç tasarım söz konusu olduğunda hızla önemli bir husus haline geliyor” Bizimki gibi stüdyolar her zaman giderek daha sorumlu hale gelmenin yeni yollarını arıyor – özellikle gelecek nesiller için gezegen üzerindeki etkimizin hep birlikte daha fazla farkına vardığımız için müşterilerin de beklentisi bu yönde.” Bu odaklanma, biyofilik tasarımlar -doğal çevreyle daha bağlantılı iç mekanlar- yaratmak için iç mekanların yanı sıra dış mekanlarda da bitki ve ağaçların kullanılmasında görülüyor. Yani biyofili güzel, doğal ve sağlıklı yüzey kaplamalarının yanı sıra tasarım estetiğinde temel bir unsur olmaya devam ediyor.

Sürdürülebilirlik ayrıca, yerel toplulukları güçlendiren ve döngüsel tasarım ilkelerini benimseyen, dünya çapında çevreye duyarlı uygulamalara yönelik kolektif bir taahhüdü yansıtan işbirlikçi projelerle son dönemde daha da önemli hale geldi. RA!’dan Ramírez de Aguilar, “Kişisel olarak, sürdürülebilirliğin yerel bir el ile inşa etmek, derin bir topluluk duygusu yaratmak ve karbon emisyonlarını azaltmak için yerel malzemeler kullanmakla ilgili olduğuna inanıyorum” diyor. IN’den Terui ve Yayama ise konuya farklı bir boyut getirerek şunları söylüyor: “İç tasarım ve moda sektörleri arasındaki iş birliği yeni teknolojilerin geliştirilmesine katkıda bulunabilir ve bu da yenilikçi mekânların yaratılmasına olanak tanır.” Sürdürülebilirliği göz önünde bulundurmanın tasarım yaklaşımımın ayrılmaz bir parçası olduğunu düşünen tasarımcılar; malzeme seçiminden teknolojinin tasarıma entegrasyonuna kadar her şeyin organik ve bilinçaltı bir eylem olduğunu düşünüyorlar.

Diğer Yazılar